Aralık 29, 2009

Sürtük

Rüyalarım boğuklaştı
Derin bir nefes al!
Haykırıyorum ismini
Kuşkusuz çok terliyorum
Soyunuyorum
Dönüyorum yatağımın içinde

Sabah olmuyor
Uykum kaçtı
Düşüncelerimde bir adam
Yaklaşan.. nefes alıp veren..
İstiyorum,onu çok istiyorum.
Yüzüyorum duvarlarda
Geçmek mümkün değil

Beni boğuyorsun
Öldürüyorsun sonra tekrardan aynı şey...

Öpmelerin pek bir yakıcı
Ellerim neden bağlı
Nefesim hızlanıyor 'hahhh hahhhhh!'

Sabah doğdu
Güne başlama saatleri
Öylece yataktan çıkıveriyorum
Aynalar gösteriyor gözlerini
Gözlerimi kapadığımda gördüğüm gibisin
Biliyor musun şimdi farkettim
Senin öpmelerinle güzelleşiyorum
Canımı yakıyor

Ama gülesim var sana
Planların işlerliği
Yaptıkların yetmedi
Ellerin beni duvara yapıştırmaya yetti
Aşk sancıları bacaklarımı hissizlieştirdi
Ey avcı
Sen beni böyle otlakta bıraktığın sürece bende avlanmayı öğreniyorum
Sonra tekrar ve tekrar sömürdüğün kalbimi almaya geliyorsun.

Aralık 24, 2009

Sindirerek içime çekiyorum seni

Şimdi mutluyuz..
peki yarın için düşündüklerimiz..
ne kadarı yapay ne kadarı merhamete bırakmış ellerini
sabaha nasıl kalkacağımız önemsiz
önemsiz yer ve zaman
varlığı yetiyor..
burnumun ucunda nefesi burnuma değiyor.

hissettiklerimi bende anlayamıyorum
sadece hayal mi gerçek mi anlayamadığım şeye doğru eğiliyorum
öpüyorum
sarılıyorum ardından tekrar ardından..
ama onu hiç istemediğim kadar istiyorum
bu seferki ayrılık çok geldi
düşünceler solgun
şimdi düşünceler yersiz
bazen oluyor ya burnumu çekiyorum
öyle ki aklıma tek bir görüntü geliyor o zamanlar
neden bu kavuşamama neden bu bulutlar neden bu rüzgarın tersi
neden seni sevmek seni aramak her şeyde
sorular neden bitmiyor neden rahat bırakmıyorlar peşimizi onlar
istediğim sadece ufak bir sevmek-sadece ufak bir sevmek..

elleri omuzlarımdayken mutluyum elleri yüzümde
sular akıyor hızlı hızlı üstümüzden
bir yandan da üşümek
titremek içten içe kusursuzluğunun yanında
bırakmak ellerine ıssız bedenleri
yeniden keşfetmek doyasıya.

mutluyum sorgulamadan geçmişi
mutluyum ardına dönüp bakmadan
öylece kalsın istiyorum zaman,hiç ilerlemeden.

not: 24.12

Aralık 17, 2009

Bedroomdrunk


Formed in 2001, by ipek gorgun and ilker cece, who were later joined by evrim ataman and onder sevimli. they organized some of their past improvisations and released an e.p in 2003, titled "this is what happened". during the year 2004, they performed in many clubs of ankara such as manhattan, saklikent, etc. after a small period of turbulence with evrim and onder leaving the band, bedroomdrunk came back with volkan erdogan on additional guitars and edil demirel on drums. and now, they are playing with doruk karlidag on drums and they released their second e.p, "raw", recorded live in june 2007, by volkan yirtici in detay studios. the band broke up in august 2008. now they are back again.
You can listen them
http://www.myspace.com/bedroomdrunk

Aralık 16, 2009

So..


Game over.
Joker.
Now...
Fuck yourself.
Ödüllü “Başka Dilde Aşk” filmi ve oyuncuları, Sabancı Üniversitesi Toplumsal Duyarlılık Projeleri öncülüğünde Türkiye’de ilk kez hayata geçen “Engelsiz Engelli Küreği” projesi kapsamında engellilerle buluşuyor.

Engelleri Kaldır Hareketi işbirliğinde, vizyondan önceki ilk ve tek özel gösterim, 17 Aralık 2009 Perşembe günü saat 18.00’de Sabancı Üniversitesi’nde gerçekleşecek.

Yönetmenliğini İlksen Başarır’ın üstlendiği “Başka Dilde Aşk”, Zeynep (Saadet Işıl Aksoy) ile doğuştan işitme engelli kürek sporcusu Onur’un (Mert Fırat) aşkını konu alıyor. Film ekibi, senaryo ile vurgulanan sosyal sorumluluk anlayışını, Sabancı Üniversitesi Toplumsal Duyarlılık Projeleri kapsamında uygulanan “Engelsiz Engelli Küreği” projesini ve Engelleri Kaldır Hareketi’nin gerçekleştirdiği projeleri destekleyerek hayata geçirmeyi planlıyor.

Sinema yazarları ve kamuoyu tarafından ilklerin filmi olarak görülen “Başka Dilde Aşk”, gösterildiği film festivallerinden toplam dört ödülle ayrıldı. Uluslararası Kanada Film Festivali’nde senaryo kategorisinde özel seçim başarısını yakaladı. Bu ödülün hemen ardından, 46’ncı Altın Portakal Film Festivali’nden Kent Konseyi Jüri Ödülü geldi. Son olarak ise, Bursa Film Festivali’nde iki ödüle layık görülen film, SİYAD En İyi Film Ödülü ile En İyi Kadın Oyuncu Ödülü’nü aldı.

Film, Türkiye’de bir ilke imza atarak işitme engelliler için Türkçe altyazı ile 18 Aralık 2009 tarihinde beyazperdede izleyicilerle buluşacak.

Engelsiz Engelli Küreği özel gösterimi
Tarih: 17 Aralık 2009 Perşembe
Saat: 18.00
Yer: Sabancı Üniversitesi Yönetim Bilimleri Amfisi / Orhanlı –Tuzla

Program:
18:00 – Film Gösterimi
19:40 – Oyuncular ve Filmin Yönetmeni ile Söyleşi (Mert Fırat, Saadet Işıl Aksoy, İlksen Başarır)
20:00 – Kokteyl

Aralık 15, 2009

15 December

Mutlu biten bir gün.Güzel bir gün.Sevindirici bir gün...

Baharatlı yaşantımı çeşitli biberle tatlılaştırdığım, suyuyla hafif dinlendirilmiş olarak dolgun bir kıvama getirdiğim daha sonra da kısık ateşte pişirmeye bıraktığım bir gün oldu bugün..
Hallelujah desek yersiz mi olur?:D Peki.
Çok Jazzırtılılaştırıyorum anlatışımı :) ve volümü hafif yükseltiyorum şimdi.
Sanırım artık yolların değişmesine tam olarak karar verdiğim için öyle geldi bana bugün.Evet, çoğu zaman bir oraya sarkan bir burdan ayağı takılıp sulara düşen astral bir dünyada yaşıyorum.Seviyorum dünyamı ahaha yeri geldi mi boş boş acı çektiriyorum kendime.Biliyorum ki gereksiz,yersiz.Kuruntulardan ve aldırış etmeyen insanlara aldırış ettiğimden başıma geliyor hepsi.Ya da öyle demesek mi.Sanırım sıkıntıdan.. Yok canım beni becerirken yanlışlıkla hayatımı becerdiklerinden olmasa gerek.Hayatımdakilere göre; onlarla 'beceriksiz becerenlerlerin' getirdiği problemlerle uğraşmam evet sıkıntıdan ya da şu melankolik hayatımı yanlış değerlendirmemden...Duygularım ve hala gelişmesini durduramadığım garibal hormonlarımın tepkileri ve çıkarları.Secret :)
Hayat...
Hah! Geçenlerde sanırım ona dair kısa ve içli bir şiir patlatmıştım arada :)
'özlü söz mü bu sanki, duydum bir yerlerden..' =S
'naayır onlar bana aitti bebeğim:) Butter-fly oluyordum o sırada da ondan sana öyle gelmiş.'

Peki.


Bugüne dönelim.

Part I
Bir Demet çiçek bekledim yanında sevimli kemancısıyla..Şirin hoş tipitipler:)
Diyeceğim o ki ;

Welcome to my halloween
I have only purple pumpkin
And
I have two crippled hand
You can break
Or
You can take them home and wrap yourself!

Part II
Istanbul Sessions
Güzel bir performans
Jazz'ı onlardan dinlemek keyif vericiydi.
Tanışmak ve konuşmakta :)

Müzik; hayatım boyunca en çok hissettiğim belki de her gün tek seviştiğim şeydir.Onların gözlerindeki müzik,dudaklarındaki müzik ve ellerindeki müzik isteğime istek kattı ve evet onlar kadar samimi, içten ve alçakgönüllü olmak gerekli.Hisler,duygular ve kişilikler kadar dünya düzeninin de değiştiğini görüyoruz ve hissediyoruz.Ve sonuç olarak biz de değişiyoruz müzik kadar,aşk kadar,sanat kadar.. Kitapların önsözleri değişiyor,yazı karakterleri,ev ödevleri,temizlik robotları...ama öyle olmasına rağmen samimiyetimiz kalıcı,kanaatlerimiz ve değişen fikirlerimiz...
Tanrıların ya da kargaların bu değişime ne dediklerinin bir önemi yok ama onlarda samimiyetimizden etkileniyorlar.
Müzik kişisel ama müzik evrensel.Müzik savaş yıkan, barış yapan.O doyasıya yaşayan,doyasıya yaşanılan...

15Aralık: ben bunları yaşadım, bunları hissettim.Uyurken düşünecek çok şeyim var.Ruhum da düzeliyor :D
Hah bir de müziğim değişse uyurken
Jeff Buckley - Lover, You Should've Come Over

Maybe one day it will change but only on my bed.

Aralık 13, 2009


İlhan Erşahin's İstanbul Sessions featuring Erik Truffaz live at Babylon !

Aralık 10, 2009

En sonunda mazeretsiz gidiş yolu


Ufak bir değişiklik
Yatağımda bağdaş kurarak oturmuş aşağıdan geçen yağmur bulutlarına bakıyordum bir taraftan da No Surprises çalıyordu.Bu aralar oldukça dinliyorum radioheadi belki de onları dinlediğimde bir şey kaybetmeyeceğimdendir.Baş ucumda baş aşağı sallanmakta olan Hendrix posterini düzeltmekle uğraşmaya koyulacaktım ama post-itlerin yapışkanı azalmış heralde tutmuyordu aramak için aşağı inmeye karar verdiğim sırada kapının altından bir ilan attılar.Kızlar 7/24telerdi kütüphanede.Junior olmanın verdiği zorluklarla derslere abanıyorlar ellerinden geldiği kadar.Her gün bir başka baş belası ödev çıkıyor başlarına.İşleri zor.Şimdiden ben bile 'öh bu maillerde neyin nesi herbirinde farklı bir işkence!' diye bakıyorken...Elime aldım ilanı ve okuduğum şey hoşuma gitti biraz da gitmedi belki de.

Müzikus, geleneksel "Kampüste Jazz Var!" konserleri kapsamında, bu sene İlhan Erşahin ile birlikte Istanbul Sessions grubunu ağırlıyor. Türkiye'nin en başarılı caz ustalarından biri olan İlhan Erşahin'e Alp Ersönmez'in groovy bası, Turgut Alp Bekoğlu'nun güçlü davulları ve İzzet Kızıl'ın kıvrak ritimleri eşlik ediyor.

Şimdiye kadar Akbank Caz Festivali, Babylon,Bahçeşehir Üniversitesi ve Boğaziçi Üniversitesi'nde çeşitli konserler veren başarılı grubu ilk defa ÜCRETSİZ izleme şansına sahipsiniz.
15Aralık'ta Istanbul Sessions Sabancı Üniversitesi'nde bizlerle :)

Saat 20.00’de başlayacak konserin sonrasında 22.15 Kadıköy ve 22.30 Taksim servisleri ile şehre dönme imkanı da mevcut.Caz müziğe tam anlamıyla doyacağınız konserimizi sakın kaçırmayın!

Aralık 09, 2009

Ne boka yazıyorsun aptal kelebek?

Ağzına sıçayım bir rahat bırakın
Bir terkedin dünyayı
Hiç olmamış gibi bakın.
Bakmak için bakın.
Benim gibi boşveremeyip bakın işte.
Anlayamayıp bakının sağa sola vs.
Dinlemeyin boş duvarları, kafesleri, cehennemleri
Oturun nefes almayın ama
Elbette herkes götüne tekme yediğinde
Izdırap sandığı nedenlerle birlikte yaşayacak bir süre
Daha sonra bırakıverecek
Hiç olmamış gibi davranıp sürüverecek hayatı bok çukuruna
Odalar her nefesini çektiğinde içine daha bir beyaz görünecek her şeyden önce
Gitmeyin benim gittiğim yerlere
Sevilip sevdiğinizi zannedersiniz daha sonra
Işıklarda sevişin sonlardan önce
Haberiniz olmaz gidiverir o siz gitmeden daha sonra.
It hurts to set you free
But you'll never follow me

The end of laughter and soft lies
The end of nights we tried to die

This is the end

Aralık 07, 2009

Dün İstanbul biraz daha farklıydı gözümde
Sanki kaçılması gereken bir yer gibi
Öyle ki düşündüğümde milyonlarca İstanbul var
Açıklamaya bile gerek duymadan terketmekle yetinecekleri.

Milyonlarca yağmur damlasından birini yuttuğumu sanıyordum sadece
Olabilecek son şeylerden biriydi onun beni öldürmesi
Şimdi yavaşlayan hareketlerim
Beni beyaz tavana boş boş bakmaya zorluyor
Gözlerim acıyor ve yutkunduğumda boş bir kalp ağrısı
Zor olan bir şey yok ölmekte
Yaşadığımız sürece kaç kere öleceğimizi bilemiyoruz ki
Ya da ölümlerimizle hangi bedenlerin yeniden hayat bulacağını..
Sadece onların sessizce ellerimden kayışını izlemekle yetiniyorum
Suya karışıyor,karışıyor ve yok oluyorlar...